Dünyanın en
zor açan çiçeklerinden birinin hikayesini dinlemek ister misiniz?
Aslında
Dosimira koleksiyonunda her ürünün bir hikayesi olduğu gibi safran çiçekli
fularımızın da bir başlangıç noktası var elbette.
Çok okuyan
mı bilir çok gezen mi derler ya hani, ikinci gruba dahil olmak aslında ne büyük
şanstır herkes için? Biz ürünlerimizde
kullandığımız desenleri ve temaları aslında hep seyahatlerimiz sırasında özel
ve güzel şeylerden ani bir etkilenmeyle oluşturduk bugüne kadar, safran çiçekli
fularımızın hikayesi de işte böyle başladı.
Safran
bitkisi (orjinal ismi ‘’crocus sativus’’)
25-30 cm boyuna kadar ulaşabilen ve sonbaharda çiçek açan bir bitkidir. Mor
renkli eşsiz güzelliğe sahip olan çiçeğinin üstünde 3 lif vardır ve bu liflerin
kurutulmasıyla dünyanın en pahalı baharatlarından biri olan safran baharatı
meydana gelir.
Peki neden bu kadar pahalıdır biliyor
musunuz? Çünkü yarım kilo safran baharatı elde etmek için 75 bin çiçeğin yaklaşık
200 bin lifi kurutmak gerekir ki, bu da yaklaşık olarak 1 dönümlük bir tarlanın
ekimi ile elde edilebilir. Aynı zamanda tüm süreçte de ciddi bir emek
istemektedir. Sabah henüz güneş doğmadan elle tek tek toplanmak zorundadır.
Ancak sonunda bütün bu zahmetlere değdi
dedirtecek bir niteliğe sahiptir safran. 1 gr safran baharatının yaklaşık 15-20
TL’ye satılmasının başka bir sürü de sebebi vardır aslında. Kendi ağırlığının
yaklaşık olarak 100 bin katı kadar sıvıyı boyayabilme özelliği sayesinde bugün
birçok endüstride kullanılmaktadır. Yüzyıllar boyu yapılan araştırmalar,
gözlemler sonucunda da şifalı bitkiler kategorisinde de en başlarda yerini
almıştır. Doğru dozda kullanıldığı takdirde iştah kapatıcı özelliği tespit
edildiği gibi, yatıştırıcı özelliğe sahip olduğundan dolayı birçok psikolojik
hastalığın tedavisinde de kullanılmaktadır. Bunun yanında karaciğere de iyi
geldiği gözlenmiştir.
Ancak birçok bitkinin yanlış kullanımda
yan etkileri olduğu gibi safranın da yanlış kullanımlarda olumsuz sonuçlar
doğurduğunu unutmamak gerekir. Zehirlenme gibi durumlar yaşanabileceği gibi
özellikle hamile bayanların safran kullanması düşük yapma risklerini yüksek
oranda artırmaktadır.
Türkiye’de Safranbolu’ya adını veren
safran bitkisi Urfa bölgesinde’de yetişmektedir ve biz de aslında bu güzel
çiçekle ilk kez Safranbolu bölgesinde tanıştık.
Tabi bu kadar kıymetli bir çiçeğin
tarihte ve edebiyatta yer almamış olması neredeyse imkansızdır. Ana vatanı
Mezapotamya olan safran çok eski medeniyetlerde bile ilaç reçetelerinde
kullanılmıştır. Mitolojik dönemlerde ise Tanrıçaların safranla süslendiği
bilgisine ulaşabiliyoruz farklı kaynaklarda. Safranın cinsel gücü artırıcı
özelliğini keşfeden Romalılar yeni evli çiftlerin yatak odasını safran
çiçekleriyle süslerlermiş.
Hiç dikkat ettiniz mi? Bizans
İmparatorluğu dönemine ait resimlerde azizlerin başının üstünde hep bir sarı
hare vardır, bunun bile safran renginden geldiği söylenmektedir.
Tibet ve Hindistan taraflarına gidersek,
Buda’nın ölümünden sonra rahiplerin safranla boyanmış kıyafetler giymeye
başladığını öğreniyoruz. Safranın aslında spiritüel bir yanı da ortaya çıkmış
oluyor böylece.
Günümüzde Hindistan’da bulunan bir
sınıftaki kadınların ellerini hala safranla boyayarak masumiyeti ve saflığı
temsil ettiğini öğrendik yaptığımız araştırmalardan.
Mitolojide de yok değil elbette safran
çiçeği. Birçok farklı hikayenin varolmasıyla birlikte burada bizi en çok etkileyen
hikayesi şöyle;
Safranın bilinen ismi Krokos, aslında
Yunan Tanrıları’ndan Ermis’in arkadaşıdır ve şakalaşırken kafasına yanlışlıkla
ciddi bir zarar verir ve Krokos’un kafası kanamaya başlar. Başından damlayan 3
damla kan safran çiçeğinin üstüne düşer ve bugün kurutarak o çok kıymetli
safran baharatının kaynağı olan 3 kırmızı lifi oluşturur. Krotos ölür ve bu
eşsiz güzellikteki çiçeğin ismi o günden sonra Krotos olarak bilinir.
Safran Bitkisi buraya sığdıramayacağımız
daha nice hikayeler barındırır içinde. Hem çiçeğinin güzelliği, hem bitmek
bilmeyen hikayeleri, hem ruhani gücü, hem de şifasıyla bizi çok etkileyen
safranı biz tasarlayıp kıyafetlerinizi tamamlayan bir aksesuar haline
dönüştürdük.
Siz de istemez misiniz böylesine mucizevi
bir çiçeğin ışığını üstünüzde taşımayı?